Allah’ın Resulü sallallahü aleyhi vesellem, henüz peygamberlikle görevlendirilmeden önce de ahde vefanın simgesiydi. Muhammedü’l-Emin’di. İnsanlar, ahde vefaya onu misal getirirlerdi.
Abdullâh bin Ebi’l-Hamsa radiyallahü anh buyuruyor: “Bi’setten önce Resûlullah ile bir alışveriş yapmıştım. Kendisine borçlandım, biraz beklerse hemen getireceğimi vadederek gittim. Fakat verdiğim sözü unutmuşum. Üç gün sonra hatırlayıp konuştuğumuz yere geldiğimde onu aynı yerde beklerken buldum. Beni görünce sadece:
“Ey delikanlı! Bana eziyet ettin, üç gündür burada seni bekliyorum.” buyurdu.” (Ebû Dâvûd)
Resûlullah salallahü aleyhi vesellem, peygamberlikle görevlendirildikten sonra da bu hâli ile en güzel örnek oldu, hiçbir ahdinden dönmedi, kendisine tabi olanların da yerine getirmeyecekleri bir sözü vermelerini hoş görmedi, bedeli ne olursa olsun ahde vefa etti, sözün yerine getirilmesini istedi.
Huzeyfe radiyallahü buyuruyor:
“Babam Hüseyl ile beraber (Mekke’den) yola çıkmıştık. Kureyş kâfirleri bizi tuttular ve:
– Siz muhakkak Muhammed’in safına katılmak istiyorsunuz, dediler.
Biz de:
– Hayır, Medine’ye bu sebeple değil, başka bir iş için gidiyoruz, dedik. Bunun üzerine bizden, Peygamberimizin safında yer alıp onunla birlikte savaşmayacağımıza dair Allah adına söz aldılar. Medine’ye gelip durumu Resulullah’a arz edince Rasulullah salallahü aleyhi ve sellem:
– Haydi gidin. Biz sizin verdiğiniz sözü tutar, onlara karşı da Allah’tan yardım dileriz, buyurdular. İşte ben bu sebeple, Bedir Harbi’ne iştirâk etmedim.” (Müslim 98)
Şüphesiz ki insan ervahlar âleminde Rabbine verdiği sözle imtihan olmak üzere dünyaya gelir. İnsan, sorumluluk çağından itibaren ahdiyle imtihan olur. Bu yönüyle mü’min olmak, ahde vefa göstermektir. Kişinin Rabbine karşı verdiği ahde vefa… O ahde sımsıkı sarılış…
“Ahd”, bir hâli koruyacağına, kişinin bir işi yapacağına dair söz vermesidir; bu hususta sözlü veya yazılı bir anlaşma içinde bulunmasıdır. “Akid” kelimesi de aynı anlamda kullanılır. “Vefâ” ve “îfâ” ise ahdi yerine getirmek, onun icabına uymaktır.
Ahd, gelecekle ilgilidir, kişinin risklerini göz önünde bulundurarak, durumun değişme ihtimalini bilerek gelecekle ilgili bir sorumluluk altına girmesidir.
Kişinin geleceğe dair bu sorumluluğu yerine getirmesi, kişiye yönelik emniyeti (güveni) inşa eder, kişinin emin, sadık unvanlarını almasını sağlar. Bu emniyetin (güvenin) inşasıyla kişiye gelecekle ilgili sorumluluklar yüklenir. Böylece kişi, sadece gününün adamı olmaktan çıkar, geleceğin de adamı olur.
İşte kişiler ve toplumlar, bu geleceğin adamları etrafında toplanır, geleceklerini onlara teslim ederler, onları önder kılar, onlarla birlikte yürür, onların kılavuzluğuyla geleceğe yelken açarlar.
Yüce Allah, İslam ümmetinin önüne Muhammedü’l-Emin salallahü aleyhi ve selemi önder olarak tayin etti, İslam ümmetini insanlığa önder kıldı. Emin olanın yolundan giderek insanların güvenini kazanın, onların kılavuzluğunu üzerinize alın ve geleceğe onlarla açılın, dedi.
İslam ümmetine dahil olmak, her şeyden önce emin olmayı, ahde vefa etmeyi gerektirir. Kelime-i Şehadet getirmek, özü itibariyle söze riayet ahdidir.
Allah’a verilen söze riayet etmek, Hz. Peygambere verilen söze riayet etmek, ümmete verilen söze riayet etmek, günlük işlerde verilen sözlere riayet etmek…
Allah’a verilen söze riayet etmek, Allah’ın emirlerine uymaktır, ölünceye kadar O’na şirk koşmamak, sadece O’na ibadet etmektir.
Hz. Peygambere verilen söze riayet etmek, Onun sünnetine icabettir, ölünceye kadar onun izinden ayrılmamaktır.
Ümmete verilen söze riayet etmek, ümmete doğruyu söylemektir; ümmetin emanetlerini korumaktır, ümmetin şiarlarına sadakatle sahip çıkmaktır, ümmet bütünlüğünü bozacak davranışlardan kaçınmaktır; ümmeti sevenleri sevmek, ümmete karşı duranlara karşı durmaktır.
Günlük işlerde verilen söze riayet etmek, mazeretlerin arkasına sığınmadan sözün gereğini yerine getirmektir.
Mü’min, sözünde duran kişidir. Mü’min, sözünün eri kişidir. Sözünün adamıdır. Ahde vefa konusunda adam gibi adamdır.
Söz verince yerine getirir. Sözüne icabet etmemek için mazeret üretmez. Ona böyle bir sorumluluk yükleyen bizatihi hak ma’bududur.
O hak ma’bud buyuruyor:
“Ey îmân edenler! Akitler hususunda vefalı olun!” (Maide 1)
“Verdiğiniz sözü yerine getirin çünkü verilen söz sorumluluk gerektirir.” (İsrâ 34)
Kudsi hadiste dile getiriliyor:
"Allah Teâlâ buyurdu ki ben, kıyâmet günü şu üç sınıf insanın davacısıyım, düşmanıyım:
-O kimse ki söz verip benim adıma yemin eder, sonra da yemininden döner.
-(O kimse ki) hür birisini köle olarak satıp parasını yer.
-(O kimse ki) işçi tutup ona işini gördürür fakat onun ücretini vermez." (Buhârî)
Resullah salallahü aleyhi ve sellem buyuruyor:
“Münafığın alameti üçtür:
-Konuştuğu zaman yalan söyler.
-Va’dettiği zaman, vaadini yerine getirmez.
- Kendisine güvenildiği zaman ihanet eder.” (Buhârî, Müslim, Tirmizi)
“– Allahım! Ben Sen’in kulunum. Gücüm yettiği kadar ahdine ve va’dine sadâkat gösteriyorum!” (Buhârî)
Safvan b. Suleym radiyallahü anh’tan rivayet edilmiştir: Resûlüllah salallahü aleyhi ve sellem’e “Mümin korkak olur mu?” diye soruldu. O da “Evet” dedi.
“Mümin cimri olur mu?” diye soruldu. Yine “Evet” dedi.
“Mümin yalancı olur mu?” diye sordular. Peygamber salallahü aleyhi ve sellem “Hayır!” dedi.” (Beyhakî, Mâlik)
“Seni tasdik eden bir (din) kardeşine, bir sözü anlatırken senin yalancı olman, büyük bir hıyanet olur.” (Ahmed, Ebû Dâvûd)
“Bizi aldatan bizden değildir.” (Müslim)
Ayet-i Kerimeler ve Hadis-i Şerifler, ahde vefanın değerini net olarak ortaya koyuyor.
Yine Allah celle celalühü buyuruyor:
“…Kim ahdini bozarsa, ancak kendi aleyhine bozmuş olur. Kim de Allah ile olan ahdine vefâ gösterirse, Allah ona büyük bir mükâfat verecektir.” (Feth 10)
İbn-i Abbâs radiyallahü anh buyuruyor: “Kim ahdini bozarsa, Allah mutlaka ona bir düşman musallat eder.” (Muvatta)
İslam ümmeti, ahde vefa üzerinde olduğu sürece insanlığa önderlik yaptı. Ama ne zaman ki yalan söz, emanete ihanet, ahde vefasızlık Müslümanlar arasında yayıldı… Müslümanlar ne zaman ki Rablerine karşı verdikleri ahdi unuttular, Rasulullah’la yaptıkları sözleşmeyi bozdular, birbirlerine karşı verdikleri sözleri vermemiş gibi davrandılar, aralarındaki zımmilerle (gayri müslimler) yaptıkları ahitleri hiçe saydılar, insanlığın önderliğini işte o zaman kaybetmeye başladılar.
Çözüm mü? O, yine Allah’ın kitabındadır:
“Bana olan ahdinize vefâ gösterin ki ben de size olan ahdimi îfâ edeyim!” (Bakara 40)
Bugün yeniden insanlığın önderliğini elde etmek için, bütün bedelleri göze alarak Muhammedü’l-Emin salallahü aleyhi vesellem’in izinden gitmek, Onun yüce önderliği üzerinden Onun gibi emin olmak icap eder.
Namaz, oruç ve zikirler, hiçbir zaman emniyetin yerini tutmaz ve bu kulluk nişaneleri emniyetle birleşmediği sürece toplumsal önderlik konusunda sonuçlar sağlamaz. Hatta bu güzel hasletler, emniyetle birleşmediğinde toplumsal önderlik hususunda aksi sonuçlar dahi getirebilir.
Çok namaz kılıp da yalan söyleyen bir mü’min…
Çok oruç tutup da emanete ihanet eden bir mü’min…
Çok Kur’an okuyup da ahdini bozan bir mü’min…
Böyle bir mü’mine kim inanır? Böyle bir mü’mine kim güvenir? Böyle bir mü’mine kim geleceğini teslim eder? Böyle bir mü’mini kim kendisi için önder yapar?
İslam dünyasının bugün mühim bir kısmında yaşanan krizlerin altında bu tutarsızlık vardır. İmanla amel arasında akidemizde olduğundan öte bir anlam yükleyenler, “Ameli salih olmayan kişiler kafir olur” diyenler, günlük işlerinde, ticari ilişkilerinde yaptıkları ahitleri yok sayabiliyorlar, küçük bir mazeret karşılığında büyük sözlerinden dönebiliyorlar.
Müslümanları kendilerine önderlik makamından da insanlığa önderlik makamından da bu hâl uzak tutuyor. Zira insanlar tabiatları gereği, önderlik konusunda emin gördükleri bir fasığı emin olmayan bir abide tercih ediyorlar.
Müslümanlar, emniyeti inşa ettikleri gün, bir olabilecekler. Emin oldukları gün, kardeşleri onlara uyacaklar. Birliğe doğru yürüdükleri gün, Müslüman olmayanların dahi peşlerine takıldığını görecekler ve kaybettikleri önderliğin işte o gün yeniden ellerine geçtiğine şahitlik edecekler.
Abdulkadir Turan - İnzar Dergisi
Benzer Haberler
cekici.net'te Hizmette Sınır Yok!
Nasıl yapılır, Niçin yaptın
İstanbul'da lale zamanı
ACN Nakliyat işinizi dahada kolaytırır
Seçmen Kağıdı Olmadan Oy Kullanılır mı? Oy Kullanmak İçin Gerekli Belgeler
Cenaze Yıkanmadan Namazı Kılınır mı?
Zirve organizasyon masa sandalye kiralama hizmeti
Mü’min Olmak Sözünde Durmaktır