Nasıl yapılır, Niçin yaptın
Hikmet ehli zatlar, dünya hayaldir ve gerçeği konuşmak gerektiğini söylerler. Çünkü ölümden sonra iki yer vardır: Cennet ve Cehennem. İman ile küfrün arasında ortası yoktur ve insanın bu yolda karar vermesi gerekir. İki yol vardır: biri Cennete, diğeri Cehenneme götürür. İnsanların bütün hatalarına rağmen sonuçları Allah'ın takdirindedir.
Bir talebe, dinlerindeki her şeye iman ettiklerini ancak namaz kılarken bile kaç rekât kıldıklarını şaşırdıklarını ve bu hatalarının ibadetlerinin kabul edilmeyeceğini düşündüklerini sorar. Mübarek zatın verdiği cevap ise şöyledir:
"Evladım, bana bir bardak su getir."
Talebe hemen koşup bir bardak su getirirken ayağı takılır ve bardakla birlikte düşer. Bardak kırılır ve içindeki su dökülür. Hocası talebeye kızmadığını, acıdığını ve suyu getirdiği için onu takdir ettiğini söyler. İbadetlerimiz de böyledir; Allah'ın merhameti sonsuzdur ve yeter ki Ona doğru yürüyelim.
Ancak niyetimiz de önemlidir. Allah'ın bizden istediği, doğru yolda olmak ve niyetimizi düzeltmektir. Ahirette Allah, kullarına yaptıkları işlerin niçinini soracaktır. Kâfirlerin nasıl sorusu, müminlerin ise niçin sorusu vardır. Bu yüzden doğru yolda olmak şartıyla niyetlerimizi de düzeltmeliyiz.
Peygamber efendimiz, Allah'ın kalp ve niyetimize baktığını söyler. İşlerimizdeki fark, dünyalık ve ahiretlik olmasıdır. Allah'ın bizlere verdiği hayırlı ömür ve hayırlı ölümü istemeliyiz.
Özetle, insanlar hatalar yapabilir ama doğru yolda olup niyetlerini düzelttikleri sürece Allah'ın merhameti sonsuzdur. Allah, niyetimize ve yaptığımız işlerin niçinine bakacaktır. Bu yüzden niyetlerimizi düzeltmek önemlidir. Allah'ın verdiği hayırlı ömür ve ölümü de unutmamalıyız.
Büyüklerimiz, Allah'ın vermek istemeseydi istek vermezdi sözü ile Allah'tan hayırlı ömür ve hayırlı ölüm istememiz gerektiğini vurgularlar. İnsanların ölümsüz olmadığına dikkat çekerek, hayatımızı doğru yolda ve hayırlı işler yaparak geçirmemiz gerektiğini belirtirler.
Sonuç olarak, insanlar hatalar yapabilirler ancak Allah'ın merhameti ve affı sonsuzdur. Önemli olan doğru yolda olmak, niyetlerimizi düzeltmek ve Allah'tan hayırlı ömür ve hayırlı ölüm istemektir. Allah'ın bizden istediği, doğru yolda olmak ve hayırlı işler yapmaktır.
kalbin özellikleri ve doğru bir Müslüman olarak yaşamak için yapılması gerekenler hakkında bilgiler verilmiştir.
Kalbin sünger gibi olduğu ve bulunduğu yerdeki iyi-kötü her şeyi emdiği vurgulanmıştır. Bu nedenle, kalbinin aydınlık ve parlak olması için iyi yerlerde bulunmak, salih insanlarla beraber olmak ve kötü şeylerden uzak durmak gerektiği belirtilmiştir. Ayrıca, her haramdan uzak durmanın ve Allah rızası için hareket etmenin önemi vurgulanmıştır.
Müslümanların din gayreti göstermesi, doğru olması ve birlik-beraberlik içinde hareket etmesi gerektiği ifade edilmiştir. Ahirete giden herkesin bir pişmanlık duyacağına dikkat çekilerek, kabirden çıkıp dünyaya gelse nasıl yaşardı sorusu sorulmuştur.
Dinin temelinin öğrenmek ve öğretmek olduğu, ehl-i sünnet itikadını öğrenmek ve öğretmenin önemi vurgulanmıştır. İbadetin, Allah'ı tanımak, büyüklüğünü anlamak ve kendini tanımak olduğu belirtilerek, dini öğrenmek ve öğretmenin herkese farz olduğu ifade edilmiştir.
Sonuç olarak, bu yazıda, kalbin özelliği, doğru bir Müslüman olarak yaşamak için yapılması gerekenler ve dinin temeli hakkında bilgiler verilerek, Müslümanların hayatlarına yön vermesi amaçlanmıştır.
İnsanlar uykudadır:
-
Dünya, uykudaki bir kimsenin rüyasıdır. İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar. Ahiret ebedî hayattır. Cennet dünyanın karşılığıdır. Dünyayı terk edene, bırakana oranın ebedi nimeti verilecektir. Yani dünyayı sahiplenmeyen, dünya malını sahiplenmeyen, onun bir karanlık olduğuna, emanet olduğuna iman eden için Allahü teâlâ kalıcı olanı verecektir. Cehennem de dünyanın karşılığıdır. Dünyayı isteyip, ahireti unutana verilir, oradan ebediyen ayrılamaz. Bu bir tercih meselesidir, ahireti tercih edene Allahü teâlâ Cenneti verecektir, dünyayı tercih edene Cehennemi verecektir.
-
Hayırlı insan odur ki, dünyada Allah’a ve Resulüne iman eder, itaat eder ve ömrünü o yönde bitirir.
-
Eğer bir şey mutlaka olacaksa, siz onu olmuş bilin. Ölüm muhakkaktır, ona göre yaşayın.
-
Namaz çok önemlidir, dinin direğidir. Namaz kılmayanın yapmış olduğu bütün ibadetler havada asılı kalır, namaz kılmadıkça bir işe yaramaz.
-
Kur’an-ı kerim şifadır. Her harfi şifadır. Felak ile Nas surelerini ellerinize okuyun, üfleyin ve ağrıyan yere sürün.
-
Akıl bu yolu bulana kadardır ve aklına geleni sorar. Ancak bu yolu bulduktan sonra en büyük düşman akıldır, hep kafayı karıştırır. Gemiye binmişsen, kaptanın işine karışma!
-
Cenâb-ı Allah, (Saçı sakalı ağarmış Müslüman bir kuluma azap etmekten hayâ ederim) buyuruyor. O halde saçlarımızı Allah yolunda ağartmalıyız.
-
Teknoloji süratle gelişir, insanlara büyük kolaylıklar sağlar. İşleri daha kolay ve daha kısa sürede yapabilirler. Fakat her yeni buluşun zararları da olur. Gün gelir insanlar oyun, eğlence merakı yüzünden, bu cihazların [bilgisayar, internet, tv vs.] başında bütün zamanlarını harcarlar. Hâlbuki bunların başında az kalmak lazım, işi süratle bitirip başından ayrılmak lazım. Yoksa sizi kendisine esir alır, bütün vaktinizi alıp götürür. Kitap okumaya ve başka iş yapmaya vaktiniz ol
-
İnsanlar arasındaki en büyük zenginlik, doğru arkadaşlıktır. Allah dostları, iman kardeşleriyle beraber olmak, onların sohbetinden faydalanmak insanın ruhunu besler, manevi hayatını güçlendirir. Fakat kötü arkadaşlıklar insanı kötüye çeker, manevi dünyasını zayıflatır.
-
İslam’da sevgi ve saygı temel prensiplerden biridir. Müslümanlar, sevgi ve saygılarını Allah’a olan inançları ve O’nun emirlerini yerine getirme bilinci ile birleştirerek hayatlarına yansıtmalıdırlar. Sevgi ve saygı, insanlar arasında karşılıklı saygı ve anlayışı geliştirir, toplumda birlik ve beraberliği sağlar.
-
İyilik yapmak, insanın kendisine ve topluma yaptığı en büyük hizmettir. İyilik, insanların arasındaki sevgi ve saygının artmasına, insanların birbirine yardım etmesine, dünya genelinde daha barışçıl bir toplum oluşmasına katkıda bulunur.
-
İman, insanın Allah’a olan inancını ifade eder. İman etmek, Allah’ın varlığına, birliğine, peygamberlere ve kutsal kitaplara inanmak, ahiret gününe inanmak ve Allah’ın belirlediği kurallara uygun olarak yaşamak demektir. İmanın insan hayatındaki önemi büyüktür, zira insanın varoluş amacını, hayatın anlamını, doğruyu ve yanlışı belirleyen temel inançlar imanla ortaya çıkar.
-
İslam, bütün insanlara barış, huzur ve adaletin sağlanması için çözümler sunar. Adalet, İslam’ın temel prensiplerinden biridir ve adaletin sağlanması, insanların birbirleriyle olan ilişkilerinde dürüstlük ve doğruluk gibi insani değerlerin yerleşmesine yardımcı olur. İslam’ın barış ve adalet anlayışı, insanların arasında sevgi ve saygıyı güçlendirir, toplumsal uyum ve huzuru sağlar.
-
Allah, insanların dünya hayatında mutlu olmasını ister. İnsanların mutluluğu, İslam’ın öğretilerine uygun olarak yaşamalarına, doğru değerleri benimsemelerine, insanlar arasında sevgi ve saygının güçlendirilmesine bağlıdır. İslam’ın öğretileri, insanların hayatını kolaylaştırmak, onları mutlu etmek, toplumda birlik ve beraberliği sağlamak için bir araçtır.
-
Allah, insanların dua etmelerini ister.
-
İnsanlar doğdukları andan itibaren sürekli bir öğrenme sürecindedirler. Ancak bu öğrenme süreci sadece okulda öğrenilenlerle sınırlı değildir. Hayatın her alanında, her anında öğrenmeye devam etmek gereklidir. İşte bu sebeple, ilim öğrenmek, öğrenilenleri paylaşmak ve yaymak büyük önem taşır.
-
İslam dininde en önemli ibadetlerden biri de sadakadır. Sadaka, insanın malını Allah yolunda harcamasıdır. Sadaka vermek, hem ihtiyaç sahiplerine yardım etmek, hem de Allah'ın rızasını kazanmak açısından son derece önemlidir.
-
İslam dininde sevgi ve saygı, insanların birbirleriyle ilişkilerinde en önemli değerlerden biridir. Kişi, başka insanlara karşı sevgi ve saygı gösterdiği ölçüde, kendisine de aynı şekilde davranılmasını talep edebilir.
-
İnsanlar arasında adaletin sağlanması, huzur ve güven ortamının oluşması için son derece önemlidir. Adaletin sağlanması, zengin-fakir ayrımı yapılmadan herkese eşit davranılması demektir.
-
İslam dininde aile kurumu büyük önem taşır. Aile, insanın hayatındaki en önemli bağlardan biridir ve sağlıklı bir aile yapısı, bireylerin mutlu ve huzurlu bir hayat sürmeleri için şarttır. Bu sebeple, aile kurumunun korunması ve desteklenmesi son derece önemlidir.
-
İslam dininde hoşgörü, merhamet ve şefkat, insanların birbirleriyle ilişkilerinde son derece önemlidir. Bu değerlerin yaşatılması, insanların bir arada huzurlu ve mutlu bir hayat sürdürmelerini sağlar.
-
İnsanlar hayatta karşılaştıkları zorluklarda, Allah'a sığınabilirler. Allah, her zaman insanların yanındadır ve onların dualarını işitir. Bu sebeple, insanlar her zaman Allah'a sığınarak, O'ndan yardım ve destek talep edebilirler.
-
İslam dininde insanların birbirleriyle ilişkilerinde dürüstlük ve doğruluk büyük önem taşır. Kişi, başkalarına karşı dürüst davrandığı ölçüde, kendisine de aynı şekilde davranılmasını talep edebilir.
-
Kalbdeki gözün önemi
- Bu göz çok iyidir; ama çok da yanıltıcıdır. Birçok insanın Müslüman olamamasının sebebi bu gözdür. Gözüne inanan, mübarek bir zatın kıyafetine, mesleğine bakarak yanılır, onu dinlemez ve istifade edemez. Baştaki göze değil, kalbdeki göze tâbi olmak lazımdır. Kalbdeki göz, doğruyu-yanlışı ayırır, kimin sevilip kimin sevilmeyeceğini bilir. Hakkı hak, bâtılı bâtıl bilir.
Hiç kimsenin mesleğine veya kıyafetine bakarak karar verilmez, işin kaynağına bakılır, naklettiği bilgiyi nerden aldığına bakılır. Bedenin gıdasını iyi seçtiğimiz gibi ruhun gıdasını da iyi seçmeye mecburuz. Bedene bozuk gıda alan dünyasını yıkar, fakat ruhuna bozuk gıda alan ahiretini mahveder. Pis borudan şifa gelmez. Suyun kaynağı da, geçtiği yolu da temiz olmalıdır. Peygamber efendimize, Hazret-i Ebu Bekrin gözüyle bakanlarla, Ebu cehlin gözüyle bakanlar elbette farklıdır. Eğer insan bu zatlara, bu gözle bakarsa kör olur. Eğer mübarek bir zat diye bakarsa kalb gözü açılır. Eğer Allahü teâlâ bir kuluna hidayet nasip etmişse, ona ehl-i sünnet itikadını vermişse, ona sevgili bir kulunu tanıtmışsa, o bu gözle olmaz. Bu kalb gözüyle olur. Böyleyse, kalb gözü açılmıştır. Kalb gözü, hakkı bâtıldan ayırmak içindir, uçmak uçurmak için değildir, bunu iyi anlamak lazım. En zor iş hakkı bâtıldan ayırmaktır. Peygamber efendimiz de, biz ümmetine öğretmek için, “Ya Rabbi bana hakkı hak, bâtılı bâtıl göster” buyuruyor.
Bir gün bir mübarek zata sormuşlar, siz hocanızdan ne öğrendiniz ki hep ondan bahsediyorsunuz? O zat da, ben hocamdan kim sevilir, kim sevilmez onu öğrendim, bu da bana yetti buyurmuş. Bir kişi hakka bâtıl diye saldırırsa, bâtıla hak diye sarılırsa mahvolur.
-
- Kim kendini severse başkaları onu sevemez.
Bu söz aslında insan ilişkilerinde çok önemli bir prensibi ifade ediyor. Eğer bir kişi önce kendini sevmez, kendi değerini bilemezse, başkalarının onu sevmesi de pek mümkün değildir. Kendine güveni olmayan, kendine saygısı olmayan bir kişi, diğer insanlarla ilişkilerinde de zayıf kalacaktır.
Ancak burada vurgulanması gereken nokta, kendini sevmenin bir noktadan sonra egoizm haline dönüşmemesi gerektiğidir. Kendini sevmek, kendine değer vermek, kendine saygı duymak önemlidir, ancak bunu başkalarını küçümseyerek, onların duygularını görmezden gelerek yapmak doğru değildir. Kendine saygı duymak, başkalarının saygısını kaybetmek anlamına gelmemelidir.
- Allah’ın dilediği olur. Nasıl dilerse öyle olur. Mümine lazım ve layık olan, hastalık ve sıkıntıda sabretmek, sağlık ve rahatlıkta şükretmek... O halde müminin iki vasfı vardır, sabır ve şükür. Bir şey geldiği zaman başına, neden benim başıma geldi derse, zarar eder. Bu Rabbimin bana ihsanıdır, hediyesidir dedi mi o zaman kurtarır. Sağlığa kavuştuğu zaman da azmamalı. Çünkü çok sağlam insanlar, hastalardan daha çabuk gidebilir. Mümin her zaman ve her yerde Rabbi ile beraber olacak ve başına bir musibet geldiği zaman, sabredecek. Nimetlere kavuştuğu zaman da şükredecek. Çünkü Allahü teâlâ şükretmenin de ayrıca sevabını verecek.
Bu sözlerde özellikle Müslümanlar için önemli olan sabır ve şükür kavramları üzerinde duruluyor. Allah’ın dilemesiyle her şeyin olduğu kabul edilerek, kişinin başına gelen her şeyin bir hikmeti olduğu düşüncesi benimseniyor. Böylece, hastalık, sıkıntı gibi zorlu durumlarda bile sabretmek, karşılaşılan olumsuzlukları bir imtihan olarak görmek ve Allah’a sığınarak güçlü kalmak öğütleniyor.
Diğer yandan, nimetlere kavuştuğu zaman da şükretmek, Allah’ın verdiği her şeyin değerini bilmek, ona minnet duymak önemlidir. Böylece kişi, kendini ve hayatını daha iyi anlayabilir, Allah’ın lütfettiği nimetlerin kıymetini bilir.
-
İnsanın sırları kalpte saklıdır. Allah kalplerde olanı bilir. Yani, insanın iç dünyası en önemli olanıdır. İnsanın iç dünyasını düzeltmeden, dış dünya ile ilgili yapılan her şey yanıltıcıdır.
-
İbadetleri yapmak, yemek yemek, içmek, çalışmak, eğlenmek gibi dış faaliyetlerin amacı, iç dünyayı düzeltmektir. İbadetler, Allah’ın sevgisine ulaşmak, ona yakın olmak, kalp temizliği için vardır. Yemek yemek, sağlık için, çalışmak, insanların faydasına, kendisine de kazanç sağlamak için, eğlenmek, stresten kurtulmak için vardır. Ama bunlar, iç dünyanın temizliğine yardımcı olmadan, birer boş uğraştır.
-
Her şeyin bir sebebi ve sonucu vardır. İnsanın yapacağı her işin sonucunu Allah bilir. İnsan yapması gerekeni yapar, sonucu Allah’a bırakır. İnsanın görevi, yapması gerekeni yapmaktır.
-
İnsanın dünyada yaptığı işler, ahiretteki durumunu belirler. İnsanın ameli, tartılacak, iyilikleri ve kötülükleri hesaplanacak ve ona göre karar verilecektir.
-
Allah, insanlara her zaman yardım eder. Ancak insanların da, yardımı kabul etmek için çaba göstermeleri gerekir. İnsanların Allah’ın yardımını istemeleri ve dua etmeleri gerekir.
-
İnsanların birbirleriyle ilişkileri, Allah’a olan ilişkilerine de yansır. İnsanlar birbirlerine saygı göstermeli, yardım etmeli ve sevgi ile yaklaşmalıdır.
-
İnsanın en büyük düşmanı, nefsidir. Nefs, insana zarar veren şeyleri yapmaya yönlendirir. İnsan nefsiyle mücadele etmeli ve onu kontrol altına almalıdır.
-
İnsanlar, Allah tarafından yaratılmıştır ve herkesin hayatı bir anlam taşır. Herkesin kendine özgü bir misyonu ve görevi vardır.
-
İnsanlar, Allah’ın yarattığı varlıkların en şereflisidir ve her insanın değeri, Allah’ın kendisine verdiği değer kadardır.
-
Allah’ın rahmeti, insanlar için sonsuzdur. İnsanlar Allah’a yönelirlerse, Allah da onlara yönelir ve onları affeder.
-
İnsanın kaderi, Allah tarafından belirlenmiştir. İnsanlar, hayatlarının her anında Allah’ın kontrolünde olduklarını bilmelidirler.
-
-
Her gün tövbe etmek, günahlardan arınmak, kalbi temizlemek için çok önemlidir. İnsanların hatası, günaha düşmesidir; ama tekrar tekrar aynı hatayı yapmak değil, pişman olmamaktır. Pişman olmak, tövbe etmek, kalbi temizlemek Allah'ın affına vesiledir.
-
İnsanlarla iletişimde önemli olan, doğruyu söylemek, doğruyu dinlemek, doğruyu anlamak ve doğruyu anlatmaktır. Bu da ancak sabır, hoşgörü, anlayış, merhamet ve adaletle mümkündür.
-
Hayatta herkesin başına zorluklar gelebilir, fakat zorluklardan kurtulmanın yolu sabırlı olmak ve Allah'a güvenmekten geçer. İnsanın hayatındaki en büyük kurtuluş, Allah'a iman etmek, O'na teslim olmak ve hayatını O'nun istediği şekilde yaşamaktır.
-
Her zaman iyilik yapmak, insanlara yardım etmek, sevgi ve merhametle yaklaşmak, insanlığın ortak amacıdır. İnsanlar birbirlerine karşı merhametli olmadığı sürece, dünya barışı ve huzuru asla mümkün olmayacaktır.
-
Allah insanlara güzel ahlakı öğütlerken, bunun en önemli yönlerinden biri de, insanların birbirlerine karşı saygılı, nazik ve anlayışlı olmasıdır. İnsanların birbirlerine karşı sevgi, saygı ve hoşgörü göstermeleri, insanların birbirleriyle daha iyi anlaşmasına ve birbirleriyle daha iyi iletişim kurmasına yardımcı olacaktır.
-
Allah'a inanmak, insanın hayatında bir anlam bulmasına yardımcı olur. İnsanın hayatında bir amacı, bir hedefi, bir nedeni olması, onu daha mutlu ve daha huzurlu bir insan yapacaktır. Allah'a inanmak, insanın hayatını anlamlı kılar ve ona daha büyük bir perspektif kazandırır.
-
İnsanın hayatındaki en önemli değerlerden biri de adalettir. Adalet, insanların birbirleriyle eşit muamele görmesi, haksızlıkların önlenmesi ve insanların haklarının korunması için çok önemlidir. Adalet, insanlar arasındaki ilişkilerin sağlıklı bir şekilde devam etmesi için gereklidir.
-
İnsanlar hayatta her zaman mutlu olamazlar, fakat mutsuzluğun nedeni genellikle insanın kendisidir.
-
İnsanın kendini keşfetmesi lazım. Kendini bilmezsen, Allahü teâlâyı da bilemezsin. Kendini tanıyan Allahü teâlâyı tanır. Kendini tanımayanlar Allahü teâlâyı tanıyamaz. İnsanın gözüyle gördüğü dünya, gözlerden kaynaklanan bir yanılsamadan ibarettir. Hakikat ancak kalp gözüyle görülür.
-
İslam dininde ölçü, ölçülülüktür. Her şeyin fazlası zarar. Günahı elden geldiği kadar kaçmak lazım. Günah işleyen, kendini Allahü teâlânın affedeceğine güvenip, günah işlemeye devam edemez. Affedilmek Allahü teâlânın keremi, insanın ameli değildir.
-
Kimseyi kendine benzemez, hep bir adım önde olma hırsı ile kendisine benzemez. Kendisini başkalarıyla kıyaslamayı bırakır. Kendisiyle meşgul olur, kendini geliştirir, insanlara faydalı olmaya çalışır.
-
Kıskançlık, haset insanın içindeki kötü huylardan biridir. Kendisinde olmayan şeylerin başkasında olmasından dolayı üzülen insan, kendisindeki eksikleri tamamlamak yerine, başkalarının sahip olduklarına saldırır. Halbuki Allahü teâlâ, herkese farklı nimetler vermiştir. İnsanın kendi nimetleriyle mutlu olması, başkasının nimetleriyle kıskançlık duymaması gerekir.
-
Dünya geçici bir yerdir. Ahiret hayatı ise sonsuzdur. İnsanın amacı dünya hayatında Allahü teâlânın rızasını kazanmaktır. Bunun için de Allahü teâlânın emirlerini yerine getirmek, yasaklarından kaçınmak, insanlara faydalı olmak gerekir.
-
İnsanın amacı kendini tatmin etmek değil, Allahü teâlânın rızasını kazanmaktır. İnsanın dünyada yaptığı her iş, ahirette kendisine yarar veya zarar olarak dönecektir. Bu nedenle insan, Allahü teâlânın emirlerine uymalı, yasaklarından kaçınmalı, insanlara faydalı olmalıdır.
-
İnsan, başına gelen her şeyde bir hikmet olduğunu bilmelidir. Her şeyin bir sebebi vardır. İnsanın yapması gereken, başına gelen her şeyde sabretmek, şükretmek ve Allahü teâlânın hikmetine güvenmektir.
-
Müslüman olmanın önemli bir şartı, doğru kaynaktan, ehli sünnet âlimlerinden öğrenmektir. Hadis-i şerifte, “Beni cahil taklid etmeyin, dedim” buyurulmuştur. Cahillerin, bilgisizlerin yanlış sözleri yanlış işlerini öğrenmeye sebep olur. Doğru kaynaktan, ehli sünnet âlimlerinden öğrenmek gerekir. Bunun için de kitap okumak, doğru olan kitapları okumak gerekiyor. Kur’an-ı kerim ve hadis-i şerifleri doğru öğrenmek için ehli sünnet âlimlerinin tefsirlerini, hadis kitaplarını okumalıyız. Bunları okuduktan sonra, Allahü teâlânın sevgili kullarının hayatlarından örnekler almalıyız. İslamiyet, sahih bir kaynaktan öğrenildiği takdirde güzel ahlakı, doğruyu, dürüstlüğü öğretir.
-
İmanın şartlarına inanmak, farzları yapmak, haramlardan sakınmak, farz olan şeyleri yapmak lazım. Bunlar zor şeyler değil. İman etmek, Allah’ın birliğine, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahirete, kadere inanmak, farzları yapmak, beş vakit namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmek lazım. Haramlardan da, yalan söylemek, iftira etmek, hırsızlık yapmak, içki içmek, kumar oynamak, zina yapmak gibi işlerden sakınmak lazım.
-
Dini öğrenmek için mutlaka doğru kaynakları kullanmak gerekiyor. İnternetteki bilgilerin doğru olmadığı, hatta yanıltıcı olduğu bir gerçek. Doğru kaynaklar, ehli sünnet âlimlerinin kitaplarıdır. İslam’ı öğrenirken, Kur’an-ı kerim ve hadis-i şeriflerin ehli sünnet âlimleri tarafından yapılan tefsirleri, hadis kitapları, İslam tarihi kitapları okunmalıdır. Böylece doğru bilgiye ulaşılır.
-
Herkesin kendine göre bir imtihanı var. Kimine mal, mülk verilmiş, kimine sağlık, kimine çocuk, kimine zenginlik, kimine fakirlik, kimine hastalık, kimine yalnızlık verilmiş. Allahü teâlânın kimseye yükleyemeyeceği bir yük yoktur. Herkesin kapasitesi farklıdır. Kaldıramayacağı yükler yüklenmez.
-
İnsanın üç hâli vardır. İlki, güzel bir yemek yedikten sonra, doyduktan sonra, rahat bir yatağa yattığı zaman, bir kitap okuduğu zaman ki hâlidir. İkincisi, bir sevdiğini görünce, bir şeyler başardığında ki hâlidir. Üçüncüsü ise, bir belâ, bir musibet geldiği zaman ki hâlidir. İlk iki hâlde herkes Rabbine şükretmelidir. Üçüncü hâlde de sabırlı olmalıdır.
-
Sabır, insanın Allah’a imanının bir gereğidir. Allahü teâlâ, sabredenleri çok sever. Herkesin sabır kapasitesi farklıdır. Sabır, sadece belâda değil, nimette de olmalıdır. Sabır bir kalkan gibidir, insanı kötü şeylerden korur.
-
Kimi zaman Allahü teâlâ, insanı bir belâ ile sınar. Bu sınavda, insanın Rabbine olan inancı ve teslimiyeti önemlidir. Sabrın yanı sıra, tevekkül de önemlidir. Allahü teâlâya tevekkül eden kimse, sıkıntılı durumlarda rahat eder.
-
İnsanlar, Allahü teâlânın kendilerine verdiği nimetleri korumakla yükümlüdürler. Sağlık, mal, mülk gibi nimetler, insanların Rabbine karşı sorumluluklarını artırır. Bu nimetlerin farkında olmak, şükretmek gerekir. Aynı zamanda, Allahü teâlânın kendilerine verdiği nimetleri diğer insanlarla paylaşmak da önemlidir.
-
İbadet, insanın Allah’a olan bağlılığının bir göstergesidir. İbadetin temelinde, Allah’ın emirlerini yapmak ve yasaklarından kaçınmak vardır. İnsanların Rabbine olan sevgisi, ibadetleri yaparken kendini gösterir.
-
İslam dininde merhamet, çok önemli bir kavramdır. İnsanlar, birbirlerine karşı merhametli olmalıdır. Merhametli olmak, insanların Rabbine yaklaştırır.
-
Mümin, mümini gördüğü zaman:
- Kâbe-i muazzama ilk görüldüğü zaman, mümin ne dua ederse Allahü teâlâ kabul eder. Müminin kalbi, Kâbe'den çok kıymetlidir. Nasıl Kâbe'yi ilk gördüğünüz zaman yapılan duayı, Allahü teâlâ reddetmeyip kabul ediyorsa, bir mümin bir müminle karşılaştığı zaman, ne dua ederse Allah kabul eder.
- Bir mümin bir müminle karşılaştığı zaman yapacağı dua "Esselamü aleyküm" olmalıdır. "Esselamü aleyküm" demek, Allahü teâlâ, sana hem dünyada, hem ahirette selamet versin, seni Cennetine koysun demektir. Mümin de, "Ve aleyküm selam" veya "Ve aleyküm-üs-selam" derse, Allahü teâlâ sana da hem dünya, hem ahirette selamet versin diyerek, duasına karşılık vermiş olur. Devam edip "Ve rahmetullahi" derse, Rabbim sana rahmet etsin demiş olur. "Ve berekâtühü" de derse, Allahü teâlâ, kazancına bereket versin, ömrüne bereket versin, sağlığına bereket versin demiş olur. İşte müminin, mümini gördüğü zaman yapması gereken en iyi dua selamlaşmak oluyor.
Büyükler, kendilerini sevenleri ve hizmetlerinde bulunanları ahirette de unutmazlar. Bir büyük zat buyurur ki: "Allahü teâlâ, bu hizmetlerden dolayı, inşallah bizlere çok büyük nimetler verecek, cenneti nasip edecek. Eğer Allahü teâlâ bize bu imkânı nasip ederse, ihsan ederse, ben Cennetin kapısında, 'Ya Rabbi, bu hizmetleri ben tek başıma yapmadım. Dünyada iken kardeşlerim vardı, arkadaşlarım vardı, talebelerim vardı, onlarla beraber yaptım. Onları da isterim, onlarla beraber Cennete gitmek isterim,' diye dua edeceğim." Bir talebesi, "Efendim orası mahşer, Allah korusun insan ayrı düşse bulunamaz. Ya orada Allah muhafaza etsin, garibin birisi bir yerde takılır da kaybolursa, o gelemezse ne olacak?" diye sorunca, şöyle cevap verirler: "İnsanların işi karışık olur. Ama Allahü teâlânın işi karışık olmaz. Allahü teâlânın her işi muntazamdır.
-
Her yüz senede bir dünyanın nüfusu değişir, yani yaşayanlar ölür, yenileri dünyaya gelir. Yüz senede bir cemiyet yok olur, yani değişir. Bir zamanlar başkalarının malı olan şeyleri şimdi biz kullanıyoruz, bizden sonra da başkaları kullanacak. Bir hana [otele] gidiyorsunuz, çıkarken diyorsunuz ki, efendim karyolayı da götüreyim, şu perdeleri de götüreyim. Derler ki, aklından zorun mu var, bunlar senin değil buranın malı. İyi ama ben burada kaldım. Tamam, burada kaldıysan, geldiğin gibi git. İnsanın ömrü bir kundak beziyle kefeni arasındadır. Birisi az bir parçadır, biri de cepsizdir. Boş gelirsin boş gidersin. O halde sadece senin olan, dünyada yaptığın amellerindir.
-
Müslümanın kıymeti, yaptığı ibadetlerle değil, güzel ahlakıyla ölçülür. Peygamber efendimiz, "Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim" buyuruyor. Öyleyse, güzel ahlaklı olmak için elimizden geleni yapalım. İnsanlarla ilişkilerimizde hep güzel ahlakı uygulayalım. İnsanların bizden hoşnut olmasını sağlayalım. Kimseyi üzmeyelim, kırmayalım, incitme yapmayalım. Peygamber efendimiz, "Mümin, kimseyi kırmaz, kimseye zarar vermez" buyuruyor. Bu özellikleri kazanmak için, sabırlı, sebatlı ve hoşgörülü olmak gerekiyor.
-
Rabbimiz bize birçok nimet vermiştir. Bunların en büyüğü ise İslam dini ve Peygamber efendimizdir. Peygamber efendimiz, insanlara Allah'ın dinini öğretmek için gönderildi. Bu yüzden, Peygamber efendimize olan sevgimizi ve saygımızı her zaman korumalıyız. Ona olan sevgimizi göstermek için, O'nun sünnetine uymalıyız. Peygamber efendimiz, "Benim sünnetimden başka bir şey yapmayın" buyuruyor. Bu yüzden, O'nun sünnetini hayatımızın bir parçası haline getirmeliyiz. Peygamber efendimizin hayatını örnek alarak, güzel bir Müslüman olarak yaşamalıyız.
Benzer Haberler
cekici.net'te Hizmette Sınır Yok!
Nasıl yapılır, Niçin yaptın
İstanbul'da lale zamanı
ACN Nakliyat işinizi dahada kolaytırır
Seçmen Kağıdı Olmadan Oy Kullanılır mı? Oy Kullanmak İçin Gerekli Belgeler
Cenaze Yıkanmadan Namazı Kılınır mı?
Zirve organizasyon masa sandalye kiralama hizmeti
Mü’min Olmak Sözünde Durmaktır